Tahvil, devletin ya da özel sektör şirketlerinin borçlanarak orta ve uzun vadeli fon sağlamak üzere çıkarttıkları borç senetleridir. Tahviller halka arz edilerek veya halka arz edilmeksizin satılabilir. Kamu borçlanma aracı dışındaki tahvillerin ihraç ve halka arzı için bunların Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) kaydettirilmesi gereklidir.
Tahvil sahibinin bir şirkete kullandırdığı sermaye, yabancı sermayedir. Tahvil sahibi, tahvili çıkaran kuruluşun uzun vadeli (bir yıldan uzun) alacaklısıdır. Tahvil sahibi şirketin aktifi üzerinde, alacağından başka hiçbir hakka sahip değildir. Şirketin yönetimine katılamaz. Buna karşılık şirketin elde ettiği kardan, önce tahvil sahiplerinin faizleri, daha sonra hisse senedi sahiplerinin kar payları ödenir.
DÜNYADA FİNANS DIŞI SEKTÖRLERİN TAHVİL BORCU ZİRVEDE
OECD’nin “Gelenek Dışı Para Politikası Döneminde Özel Sektör Tahvil Piyasaları (Corporate Bond Markets in a Time of Unconventional Monetary Policy)” başlıklı raporunda, 2008 finansal krizi döneminde yıllık ortalama 864 milyar dolar düzeyinde olan özel sektör tahvil borçlanmasının, % 100 artarak (2 katına ulaşarak) 2018 yılında 1.7 trilyon dolara ulaştığı ve toplam özel sektör borçlanmalarının da “13 trilyon dolara” ulaştığı vurgusu yapıldı. Bir nevi sınırsızca yapılan para enjeksiyonu sonucu artık tahvil piyasasında çanların çalmaya başladığına dikkat çekildi.
Raporda ayrıca, tahvil kullanımındaki artışın genişleyici para politikasının amaçları ve büyük merkez bankalarının niceliksel gevşetme şeklinde konvansiyonel olmayan tedbirleri ile de tutarlı olduğu, bir kriz durumunda (ki şu anda tüm dünyada pandemi sebebiyle tam bir kriz durumu mevcut), yüksek kaldıraçlı şirketlerin borçlarını karşılamada zorluk çekecekleri, bunun da daha düşük yatırım ve daha yüksek temerrüt oranları ile düşüşün etkilerini artırabileceği belirtiliyor.
TÜRKİYE’DE FİNANS DIŞI KESİMİN TAHVİL BORCU NE DÜZEYDE
TCMB tarafından Ocak ayı içerisinde yayımlanan “Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Uzun Vadeli Kredi Borcu (ABD doları) Raporuna” göre 2019 sonu itibariyle finansal olmayan kurumların yani reel sektörün, yurtdışıdan tahvil çıkartmak suretiyle yaptığı borçlanmanın tutarı 7,5 milyar dolardır. 2010 yılında 200 milyon dolar seviyelerinde olan bu tutar 10 sene içerisinde Dünyadaki tahvil piyasasına paralel olarak hatta daha da hızla artarak 37,5 katına ulaşmıştır. Borçlanmada başı çeken sektörler kimya, petrol, telekomünikasyon, enerji, holdingler, lojistik sektörleridir.
Asıl konumuz finans dışı sektör olmakla beraber kısaca finansal kuruluşlara baktığımızda da banka ve banka dışı finansal kuruluşların yurt dışı tahvil borcunun da 31 milyar dolara ulaşmış olduğunu belirtmekte fayda var. (Özel sektörün toplam dış borcunu yani krediler, tahvil vb gibi tüm borçlar dahil tutarını ise hiç sormayın daha iyi, zira 190 milyar dolar sınırına dayanmış vaziyette.)
Sonuç
Malumunuz tahvil sahibi ile şirket arasındaki hukuki ilişki vade sonunda sona erer. Tahvil sahibi tahvili çıkaran şirketin kar – zarar riskine katılmaz, şirket zarar etse de günü gelince belli miktardaki anapara ve faizini alır. Tahvil satın alanların en büyük riski ise likidite ve temerrüt riskidir.
Maalesef içinde bulunduğumuz pandemik salgın ile beraber dünya genelinde tedarik zincirleri kırıldı, üretim aksadı, satışlar çakıldı, haliyle şirketlerin nakit akışı da çöktü. Tüm dünyada artan özel sektör borcunun geri ödenmesi ise OECD tarafından hazırlanan raporda da belirtildiği üzere bu şartlar altında iyice zorlaştı. Yatırımcılar sürü psikolojisi ile dolar bazında nakde (likiditiye) ulaşmak için elde ne var ne yok sattı, başta altın olmak üzere tüm emtialar ve fon fiyatları tarihi dipleri gördü. Bunun üzerine öncüsü FED olmak üzere tüm dünya merkez bankaları çözüm yaratmak adına likidite musluklarını sonuna kadar açtı.
Her ne kadar tahvil bir borç senedi olsa ve borcun anapara ve faizleri gerektiğinde yargı yoluna başvurarak tahsil edilebiliyor gibi görünse de, bu zorlu zamanlarda şirketlerin temerrüde düşmemesi adına gerekli tedbirler alınmalı, kamu otoriteleri sadece para politikası araçları ile değil maliye politikası araçları ile de mutlaka sürece müdahil olarak şirketlere nakit akışı yaratacak çözümler geliştirmeliler. Aksi takdirde peş peşe gelecek iflaslar ile içinde bulunduğumuz bu negatif yatırım-üretim-tüketim zincirini kırmak mümkün olmaz gibi görünüyor.
Son söz: Borçlunun döşeği ateşten olur.
25 Mart 2020 /Tahvil borçları zirveye ulaşmışken temerrüt riski de yükseliyor!Vergipedia.com internet sitesinde yayınlanmıştır. Yanlızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
@Vergipedia, Tüm hakları saklıdır.