Hükümetler tarafından geçici olduğu ilan olunan bir politikanın zamanla kalıcı hale gelmesi dünya genelinde bilinen bir durumdur. Söz konusu politikadan vazgeçilmesi maliyetli veya devam ettirilmesi kazançlı olabilir. Örneğin bir fuar için 1889’da inşa edilen Eiffel Kulesinin bulunduğu alanda kalma süresi 20 yıl olarak planlanmış olsa da kule bugün hala yerindedir. Üstelik zamanla şehrin simgesi haline gelmiş ve ülkenin turizm potansiyeline ciddi katkı sağlamıştır. Vergi politikaları da zamanla kalıcı hale gelebilen hükümet politikalarının bir ayağını oluşturmaktadır. Savaş, salgın, ekonomik kriz gibi olağanüstü olayların yaşandığı yıllar, ek ve yeni vergilere başvurulan zamanlardır. Bu dönemlerde artan milliyetçilik ve aşırı duygusallık vergileri ödeyen halkın ekonomik rasyonellikten uzaklaşmasına önayak olmaktadır. Sonuçta zorlu yıllar atlatılsa dahi bu dönemlerde uygulamaya koyulan vergiler toplanmaya devam olunmaktadır.

Hükümetler tarafından geçici olduğu ilan olunan bir politikanın zamanla kalıcı hale gelmesi dünya genelinde bilinen bir durumdur. Söz konusu politikadan vazgeçilmesi maliyetli veya devam ettirilmesi kazançlı olabilir. Örneğin bir fuar için 1889’da inşa edilen Eiffel Kulesinin bulunduğu alanda kalma süresi 20 yıl olarak planlanmış olsa da kule bugün hala yerindedir. Üstelik zamanla şehrin simgesi haline gelmiş ve ülkenin turizm potansiyeline ciddi katkı sağlamıştır. Vergi politikaları da zamanla kalıcı hale gelebilen hükümet politikalarının bir ayağını oluşturmaktadır. Savaş, salgın, ekonomik kriz gibi olağanüstü olayların yaşandığı yıllar, ek ve yeni vergilere başvurulan zamanlardır. Bu dönemlerde artan milliyetçilik ve aşırı duygusallık vergileri ödeyen halkın ekonomik rasyonellikten uzaklaşmasına önayak olmaktadır. Sonuçta zorlu yıllar atlatılsa dahi bu dönemlerde uygulamaya koyulan vergiler toplanmaya devam olunmaktadır.

Ölüm ve Verginin Kati Olduğu Yıllarda Geçici Vergiye İnanmak

Geçici vergiler dendiğinde akla genellikle gelir, kurumlar, KDV gibi çağımız mükellefinin alışık olduğu ana akım vergiler gelmemektedir. Oysa gelir vergisinin ilk uygulamaları birçok ülkede bu şekilde gerçekleşmiştir. Örneğin Büyük Britanya’da William Pitt döneminde Gelir Vergisi ilk kez uygulanmıştır. Verginin amacı Napolyon savaşlarının masraflarının karşılanmasıdır. Henry Addington tarafından kaldırılan vergi bu sefer Adddington’ın kendisi tarafından Waterloo Savaşı’nın finansmanı için yeniden getirilmiştir. 1815 yılında tekrar kaldırıldığında o kadar kötü şöhrete sahiptir ki vergiyle bağlantılı tüm dokümanlar yakılmıştır. Buna rağmen 1842 yılında Sör Robert Peel tarafından vergi tekrar uygulamaya konulmuştur. 19. yüzyılın geri kalan kısmı siyasetçilerin gelir vergisinin kaldırılacağına yönelik vaatleriyle doludur.

Kanada Gelir Vergisi’nin uygulanmaya başlaması da benzer bir hikâyeyi barındırmaktadır. Birinci Dünya Savaşının en zorlu yıllarından birisi olan 1917 yılında Savaş Gelir Vergisi adıyla uygulamaya konulan verginin geçici bir tedbir olduğuna inanılmıştır. Uygulanan vergi ile hem kişisel hem de kurumsal kazançlar vergilendirilmiştir. Dönemin Maliye Bakanı Sör Thomas White’a göre savaş sonrasındaki yıllarda vergi yeniden gözden geçirilecektir. Savaş bitmesine rağmen masrafları bitmemiştir. Borçlar ve gazilere ödenen aylıklar bu masraflara örnek gösterilmektedir. Bütçenin yükü artınca 1920 yılında gelir vergisi yanına satış vergileri de eklenmiştir. 1948 yılında Savaş Vergisi Kanunu, Kanada’nın modern gelir vergisi kanuni ile değiştirilmiş vergi günümüze kadar kesintisiz bir şekilde gelmiştir.

Kayzer II. Wilhelm tarafından 1902 yılında Köpüklü Şarap Almanya’da vergilendirilmeye başlanmıştır. Verginin amacı Kayzer Wilhelm Kanalı’nın (Veya diğer adıyla Kiel Kanalı’nın) ve İmparatorluk Donanmasının masraflarının karşılanmasıdır. Sadece 1905 yılında 11 milyon şişe içki vergiye tabi tutulmuş olup hatıra sayılır bir gelir yaratmıştır. 1933 yılında ekonomik krizle mücadele amacıyla yürürlükten kaldırılan vergi 1939 yılında savaş giderlerinin karşılanması için yeniden yürürlüğe konmuştur. Bu sefer de vergi geliri denizaltı üretimi için kullanılmıştır. Avusturya’da uygulanan aynı nitelikteki vergi 2005 yılında kaldırılsa da söz konusu vergi Almanya’da halen yürürlükte bulunmaktadır.

ücretsiz e-belge görüntüleyici program, e-fatura görüntületileyici program

Yakıt Tüketim Vergisi (Gasoline Excise Tax) ve Telefon Tüketim Vergisi(Telephone Excise Tax) ABD tarafından uygulanan, geçici olduğu düşünülen ancak uzun yıllar yürürlükte kalan vergilerdir. Yakıt Tüketim Vergisinin ilk kez uygulanmaya konulmasına yönelik çabalar ABD’de ciddi sosyal hareketlerin yaşandığı (1897 – 1920)İlerleme Dönemine denk gelmektedir. Galon başına 2 Sent vergi öngörülmüş olmakla beraber  teklif reddedilmiştir. Büyük Durgunlukla beraber 1932 yılında yasalaşan Gelir Kanunu ile Federal Hükümet ilk kez yakıttan galon başına 1 sent vergi toplamaya başlamıştır. Telefon Tüketim Vergisi, 1898 yılında Amerikan İspanyol Savaşını finanse etmek için ilk kez uygulanmıştır. 1924 yılında kaldırılan vergi 1932 yılındaki Gelir Kanunu ile geri dönmüştür. 1990 yılında yürürlükten kalkacak şekilde yasalaşsa da bu yılda yapılan yasal bir değişiklikle kalıcı hale getirilmiştir. Geçici olarak yürürlüğe konmakla beraber kalıcı hale gelen vergilere daha fazla örnek verilmesi olanaklıdır.

Deprem Vergileri ve Deprem Vergileri Nerede Kullanıldı Sorunsalı

4481 sayılı 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca bir takım ek ve yeni vergiler 1999 yılının sonlarına doğru mali hayatımıza giriş yapmıştır. Ek Gelir Vergisi, Ek Kurumlar Vergisi, Ek Emlak Vergisi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel İletişim Vergisi ve Özel İşlem Vergisi bu vergilerin arasındadır. Bu vergilerden sadece Özel İletişim Vergisi günümüzde toplanmaya devam edilmektedir. Dolayısıyla “Deprem Vergisi” ifadesiyle anlatılmak istenen vergiler genel anlamda bu vergilerdir.

Deprem Vergileri nereye harcandı sorusu siyasi bir tartışma olmakla beraber teknik olarak doğru değildir. Şöyle ki, bu mantıkla Almanların halen Kayzer Wilhelm’in gemilerinin, İngilizlerin Waterloo Savaşı’nın, Kanadalıların Birinci Dünya Savaşı’nın, Amerikan vatandaşlarının Büyük Durgunluğun ve İspanyol Savaşı’nın masraflarını ödüyor olması gerekir.  Oysa vergiler karşılıksız olarak toplanmaktadır. Verilen vaatler her ne olursa olsun bu vergiler bütçenin temel bir parçası haline gelmiştir. Bizim bütçemizde de sistematik gereği fonlar bir havuzda toplanmakta ve çeşitli kamu harcamaların karşılanmasında kullanılmaktadır. Yani deprem vergisi olarak adlandırılan bu vergilerden elde edilen kazançlar bir fon gibi doğrudan depremle ilgili konularda kullanılmak zorunda değildir.

Esasen sorulması gereken soru Özel İletişim Vergisi’nin halen neden var olduğudur. Deprem vergilerinin yasalaştıran Kanunun ismi, yasalaşma dönemi ve fiili gerekçesi uyarınca 1999 yılındaki Depremin yaralarının sarıldığının anlaşılması ile beraber bu verginin yürürlükten kalkmış olması gerekir. Verginin neden halen yürürlükte olduğu belki 2001 yılından başlayarak her yıl sorulacak bir soru olması gerekirken ülkemizin aklına genelde yaşanan her depremle beraber gelmektedir. Dikkat edilirse deprem vergilerinin kaldırılması hiçbir siyasi partinin vaadi değildir. Mevcut iktidar değişse bile özel iletişim vergisi muhtemelen hayatımızda kalmaya devam edecektir. Dolayısıyla bazı siyasi partilerin başlattığı bu tartışma samimi değildir.

Depremin Vergisi Olmaz

Ülkemizde uygulanan Deprem Vergileri fon toplama açısından başarılı olmasına karşın kalıcı vergiler haline dönüştürülmesi oldukça hatalıdır. Bir Büyük Buhran, İkinci Dünya Savaşı ikinci kez yaşanmayacak olmasına nazaran aktif fay hatları üzerinde yer alan ülkemiz deprem gerçeğiyle yaşamak zorundadır. Dolayısıyla iktidar kim olursa olsun yaşanacak her depremde aynı diyaloglar tekrarlanacaktır. Doğru yaklaşım Özel İletişim Vergisi’nin yürürlükten kaldırılmasıdır. Devlet istediği zaman farklı bir isim ve sistematikle aynı konu üzerinde ikinci vergi ihdas etme gücünü elinde bulundurmaktadır. Kaldı ki gelecekteki depremlere vergisel bir çözüm üretmek için vergi toplanması yerine bazı vergilerden vazgeçilmesi daha modern bir yaklaşım olacaktır.

Deprem gibi felaketlerle mücadele için özel sektörün aktif katılımıyla bir fon kurulması gündeme alınmalıdır.  Kamusal mahiyet taşımayacak bu fona yapılan katkıların vergi matrahından düşülmesine izin verilerek ve karşılıksız bir miktar para devlet tarafından fona devredilerek kamusal katkı sağlanabilecektir. Yönetimi bağımsız ve dış denetime tabi fonun faaliyetleri depremde açılan yaraların sarılmasıyla sınırlı olmalıdır. Japan Relief Fund(Japan Society), The Italy Earthquake Relief Fund, South Asia Earthquake Relief Fund gibi başarılı fon uygulamalarının mirasından yararlanılmalı ve hibrit bir yapı ortaya çıkarılmalıdır. Bu tarz fonlar kitle fonlamasıyla ciddi miktarlara ulaşabilmekte ve hatta hükümet veya kamusal kuruluşlara nazaran yurtdışı yardımları daha kolay toplayabilmektedir.

Son olarak vatandaşımız ödediği verginin peşine düşmek zorundadır. Geçici vergileri kalıcı hale getiren ne savaşlar, ne buhranlar ne de iktidarlardır. Nihayetinde bu vergileri kalıcı hale getiren halkın durumu kanıksaması ve vergilere karşı oluşan duyarsızlıktır.

İzmir’de hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.

5 Kasım 2020 /Geçici Vergilerden Kalıcı Vergilere: Deprem Vergisi
Yasal Uyarı: @Vergipedia , Tüm hakları saklıdır - Yanlızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
ETİKETLER :

YORUM YAP

Bir Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yorumlananlar
Top
Menu