Bu hafta basına yansıyan bir haber, yurtdışı internet alışverişi meraklıları açısından oldukça önemliydi. Özellikle merakın ötesine geçerek bu işi bir gelir kapısı haline getirenler için kötü haberler var diyebiliriz. Yargıtay 7. Ceza Dairesi (2017/15035 E. 2019/12083 K. ) verdiği kararla, çoğunluğu dijital kamera olmak üzere 485 adet muhtelif elektronik eşyayı yurt dışındaki bir sanal mağazadan sipariş ederek ithal ettiği ürünleri ülkemizde yeniden satışa sunan sanık hakkındaki yerel mahkemenin beraat kararını bozdu. Biri dışında her bir eşyanın bedeli 150 Avroluk posta gümrük muafiyet sınırını geçmediğinden, sanığın gümrük vergisini ödemeden satın aldığı ürünleri yurtiçindeki başka bir e-ticaret sitesinde satışa sunduğu biliniyordu.
Bu şekilde ithal edilen eşya sayısının fazla olması ve vergi ödememesi nedeniyle satıcı hakkında, Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun, 3/1. maddesi uyarınca kamu davası açılmıştı. Gerekçede, sanığın yaklaşık bir yıl içinde muafiyet hakkını kullanarak, ticari kasıtla ve süreklilik arz eder şekilde yurt dışından satın aldığı eşyayı Türkiye’deki bir satış sitesi üzerinden üçüncü kişilere sattığının özellikle üzerinde duruldu. Neticede sanığın posta muafiyeti kapsamında ithal ettiği eşyayı ithalat amacı dışında ticari amaçla üçüncü şahıslara satmak suretiyle 5607 sayılı Yasanın 3/1. maddesinde düzenlenen kaçakçılık suçunu işlediği sonucuna ulaşıldı.
Ülkemizde benzer işlemleri gerçekleştiren binlerce vatandaşımız olduğundan Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin bu kararı, söz konusu kişiler açısından şok etkisi yarattı dersek yanlış bir ifade kullanmış olmayız. Yurtdışı alışverişi abartan bu kişiler, ilgili kararda geçen üç kritere göre kendi durumlarını değerlendirerek suçluluk durumlarına ilişkin bir çıkarımda bulunabilirler: muafiyet amacına göre kullanım, ticari kasıt ve süreklilik.
Elbette bazı kişilerin bu muafiyeti suiistimal ederek işi ticarete dökmesi sadece insan doğasıyla açıklanamayacak şekilde kaçınılmazdı. Hızlı kargo şirketleri ve posta idaresinin eski çalışma şekli, eşya bir kez ithal edildikten sonra takibinin zorluğu, kaçakçılık cezası ile sonuçlanan örnek bir olayın gündeme gelmemesi, vatandaşların bu konuda uyarılmaması, satıcı ile anlaşılarak düşük tutarlı fatura kullanılması gibi pek çok sebepten istenmeyen, çoğunlukla kayıtdışı ve ikincil bir sektör kendiliğinden ortaya çıkmıştı.
Önceki yazılarımızda bu başlıkların bir kısmını ele aldığımızdan bu yazıda üzerinde durmayacağız. Buna karşın muafiyetin yer aldığı 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 45. maddesinde gerçekleştirilen değişikliklerin bu sonuca ulaşılmasında dolaylı da olsa bir payı olduğunu düşünmekteyiz. Dilerseniz muafiyeti düzenleyen maddede gerçekleştirilen değişiklikleri kısaca ele alalım.
Giderek Anlaşılması Güçleşen Muafiyetin Amacı
Hukuki bir metni kaleme almak sanattır. Bazen az sözle çok şey anlatmak, soyut kuralla pek çok somut olayı kavramak gerekir. Kişiden kişiye değişmekle beraber bize göre bir hukuk kuralına ilişkin başarı kıstaslarından birisi de açıklıktır. Orta zekâda makul bir insan bir kuralı okuduğunda, kendi başına doğru davranış şeklini tercih edecek şekilde bu kuralı yorumlayabilmelidir.
Ülkemiz vergi, sosyal güvenlik ve gümrük mevzuatına bakıldığında bu mevzuatlarda yer alan kaidelerin bu durumdan ne kadar uzak olduğu görülebilir. 45’inci madde değişiklikleri sanatsal açıdan değerlendirildiğinde, klasik yaklaşımdan giderek sürrealist bir yaklaşıma geçiş yapıldığını anlamak için sanat eleştirmeni olmak gerekmemektedir.
“(1)Türkiye Gümrük Bölgesindeki bir kişiye posta ya da hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelen, gümrük kıymeti gönderim başına toplam 150 Avro’yu geçmeyen, ticari miktar ve mahiyette olmayan eşyaya muafiyet tanınır.” (2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı İlk Hali)
45. maddenin ilk haline göre muafiyetin ticari miktar ve mahiyette olan eşyaya uygulanması mümkün değilken bu hüküm belli bir süre varlığını sürdürebilmiştir. Maddenin bu haliyle muafiyetin ticari miktar ve mahiyette olan eşyaya uygulanamayacağı açık bir şekilde anlaşılabilmektedir. Kişisel kullanım sınırlarını aşan, ticari olarak yeniden satılabilir miktar ve mahiyetteki eşya kesin olarak kapsam dışıdır. Mevcut haliyle en önemli sorun alıcının tek seferde onlarca mal getirmektense birden fazla kez sipariş vererek ticaretini zamana yayabileceğinin düşünülmemiş olmasıdır. 2011 yılında söz konusu maddede değişikliğe gidilmiştir.
“(1)Türkiye Gümrük Bölgesindeki bir gerçek kişiye posta ya da hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelen, gümrük kıymeti gönderim başına toplam 150 Avro’yu geçmeyen, ticari miktar ve mahiyette olmayan eşyaya muafiyet tanınır.
(2)Muafiyetin aynı kişi tarafından kullanılmasının süreklilik arz ettiğinin tespiti halinde muafiyetinin kullanımına sınırlama getirilebilir” (2011/1546 sayılı BKK ile gerçekleştirilen değişiklik – 8 Nisan 2011 tarih ve 27899 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.)
Bize göre bu değişiklikle beraber gerçek kişi ifadesi kullanılarak dolaylı şekilde kişisel kullanım vurgulanmış, süreklilik kriteri de eklenerek tek seferde ticari miktar ve mahiyette olmasa bile birden fazla kez ithalat yapılarak işin ticarete dökülmesi engellenmeye çalışılmıştır. Bu seferde gerçek kişi ve tüzel kişiler arasında eşitlik ilkesine aykırı bir uygulama benimsenmesi problem yaratmıştır. Madde bu haliyle çok fazla yaşamamış ve aynı yılın ağustos ayında başka bir değişikliğe gidilmiştir.
“(1)Türkiye Gümrük Bölgesindeki bir kişiye posta ya da hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelen, bedeli gönderim başına toplam 75 Avro’yu geçmeyen, eşyaya muafiyet tanınır.
(2)Muafiyetin aynı kişi tarafından kullanılmasının süreklilik arz ettiğinin tespiti halinde muafiyetinin kullanımına sınırlama getirilebilir
(3)Birinci fıkra kapsamındaki eşyanın cins, nevi, nitelik, miktar ve kıymetine ilişkin düzenleme yapmaya Bakanlık yetkilidir.” (2011/2087 sayılı BKK ile gerçekleştirilen değişiklik – 20 Ağustos 2011 tarih ve 28031 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.)
Bu değişiklikle beraber Bakanlık cins, nevi, nitelik, miktar ve kıymet yönünden muafiyetin uygulanmasına bazı kısıtlamalar getirme imkânına sahip olurken muafiyet sınırı düşürülmüş ve gerçek kişi ifadesi, kişi ifadesi ile değiştirilmiştir. Buna göre ticari miktar ve mahiyette olsun ya da olmasın bir kişiye gelen ve değeri belirlenen sınırı aşmayan eşyaya muafiyet uygulanmasının önü açılmıştır. Yani bir kişi etiketi ve jelatinleri üzerinde iki tanesi 1 Avrodan 150 adet anahtarlığı Çin Halk Cumhuriyeti menşeli bir pazardan sipariş edebilir. Bu kişinin 45. maddenin yoruma açık ifadesi gereği söz konusu 150 adet anahtarlığı eşe dosta dağıtacağını beklememiz gerekir.
Söz konusu değişiklikle hızlı kargo şirketleri ve posta idaresi gelen eşyada ticari miktar ve mahiyet araştırmasına gitmekten kurtulmuştur. Tek sorun elinde banka verileri olmayan hızlı kargo şirketleri ve posta idaresinin alıcı bilgileri üzerinden sürekliliği takip etmesidir. Posta idaresi tarafında sayıları 10 milyonları bulan kayıtsız mektup postaları ve hızlı kargo tarafında her operatörün farklı çalışma şekilleri dikkate alındığında bu takibin ne şekilde yapıldığı muammadır.
Sonrasında muafiyet sınırı 2016/9616 sayılı BKK ile 30 Avroya, 2018/11510 sayılı BKK ile 22 Avroya kadar düşürülmüştür. Son olarak 15.05.2019 Tarih 30775 sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 14.05.2019 tarih 1111 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla da muafiyet kaldırılmıştır. Mevzu bahis 45. Maddenin son şekli aşağıdaki gibi olup “kişisel kullanıma mahsus” ifadesi dikkat çekmektedir:
“(1) Türkiye Gümrük Bölgesindeki bir kişiye posta ya da hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelen, bedeli gönderi başına toplam 150 Avro’yu geçmeyen kişisel kullanıma mahsus kitap veya benzeri basılı yayına muafiyet tanınır.”
Bize göre en başta madde metninde yer alması gereken ifade en son kendisine yer bulmuştur. Muafiyet uygulamasında gözetilen en önemli amaç en baştan itibaren kişisel kullanımdır. Dahası her ne kadar kontrolü çok zor olsa da ticari miktar ve mahiyet kriterinin madde metninden çıkarılması hatalıdır. Hiçbir işe yaramasa veya herhangi bir kontrol uygulanmasa dahi muafiyet amacının vurgulanmasına yarattığı katkı açısından bile bu ifadeye dokunulmayabilir. Neticede metnin açıklığından ziyade zaman içerisinde muafiyetin parasal sınırına daha fazla odaklanıldığı görülmektedir.
Suçlu Muyuz?
Yargıtay 7. Ceza Dairesinin bozma kararına konu suçun tarihi 2010 – 2012 yıllarıdır. Bu döneme 45. Maddenin 3 değişik versiyonu denk gelmektedir. Kabul etmek gerekirse bu üç değişik versiyon için de orta zekada makul bir vatandaşın muafiyet amacını net olarak tahlil etmesi kolay değildir. Buna karşın, dolaylı bir anlatım tercih edilse dahi bize göre de muafiyet, 7. Ceza Dairesinin kararına uygun olacak şekilde, ticari maksatla eşya ithalatına cevaz vermemektedir. Aslında maddenin ilk halinden muafiyetin kaldırıldığı son haline kadar bu durum geçerlidir.
Yani kişisel kullanım sınırlarını aşacak şekilde ticari miktar ve mahiyetteki eşyanın ithalinin süreklilik kazandığına yönelik bir tespit bulunması durumunda sıkıntı baş gösterecektir. Bir inceleme veya denetim üzerinden bu kriterleri karşılayacak şekilde ithal edilen eşyaların ticarete konu edildiği anlaşılırsa tehlike çanları çalıyor demektir.
Zamanında bu ticarete imza atan pek çok kişi en fazla muafiyetten yararlanmasına bazı sınırlar getirilebileceğini tahmin ederken kaçakçılık suçuyla itham edilecektir. Aynı kişilerin bu varsayımla kendisinin veya yakınlarının kredi kartlarını kullanarak bu ticarete imza attığı düşünüldüğünde bu kişilerin tespiti mali otoriteler açısından zor değildir. Zaten örnek olayla benzer şekilde çok sayıda kişi ithal ettiği ürünleri yurtiçinde başka bir çevrimiçi pazaryerinde satışa konu etmiştir. Açıkçası pek çok açıdan bu kişiler için geleceğin şekillendirilmesi idarenin inisiyatifindedir.
19 Şubat 2020 /Yurtdışındaki Alışveriş Sitelerinden Aldıklarını Yurtiçinde Satanlara Kaçakçılık ŞokuVergipedia.com internet sitesinde yayınlanmıştır. Yanlızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
@Vergipedia, Tüm hakları saklıdır.